Haber

Hasan Efe Uyar: “‘Keşke İstiklal Savaşı’nı Yunanistan kazansaydı’ diyenlere, Cumhuriyeti ‘Ticari Kırılım’ olarak görenlere, kadın-erkek eşitliğini hedefleyenlere…

CHP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, CHP’nin kuruluşunun 100. yıl dönümünde, “Bir kez daha ‘Keşke İstiklal Savaşı’nı Yunanistan kazansaydı’ diyenlere, Cumhuriyeti ‘ticari bir kopuş’ olarak görenlere inadına bir kez daha” dedi. ‘, kadın-erkek eşitliğini hedef alanlara inat.” “Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi 100. yılında” dedi. Uyar, 2024-2026 Orta Vadeli Program’ı şöyle anlattı: “İktidar maalesef Ali Cengiz oyunuyla kıdem tazminatı hakkını gasp etme hazırlığına başladı. Orta Vadeli Program mevcut haliyle emeğe, kazanılmış haklara açık bir saldırıdır. işgücü ve mevcut kamu emeklilik sistemi.” programı” şeklinde değerlendirdi.

CHP Sendikalar, Sivil Toplum Kuruluşları ve Meslek Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, başta çalışma ve çalışma hayatı olmak üzere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Uyar, 29 Ekim’de Cumhuriyetin 100. yılını dolduracağını hatırlatarak, “Aylık geliri 4 bin 471 TL’nin altında olan 6 milyon 828 bin 533 kişi ve 10 milyona yakın gerçek işsizle Cumhuriyetimizin 100. yılına giriyoruz. 34,6 milyon.” “Vatandaşlarımızın iki günde bir sofralarına et koyamadığı, 44 milyon vatandaşımızın borç altında ezildiği, 17 milyon 49 bin vatandaşımızın ihtiyacını karşılayamadığı bir Türkiye gerçeğiyle Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına giriyoruz. Evlerinin ısınma ihtiyacı karşılanıyor” dedi.

Hasan Efe Uyar’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Cumhuriyetin savunucularını selamlıyorum: Hepinizin bildiği gibi yarın 9 Eylül. Kurtuluş ve kuruluşun partisi olan partimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşunun 100. yılıdır. İşgal ve yıkımlar ortasında milli kurtuluş ve milli bağımsızlığın simgesi olan partimizin ve Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutluyorum. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ebedi komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu, ilk önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm silah arkadaşlarını saygı ve sevgiyle anıyorum. 100 yıl önce Cumhuriyetimizi yaratan laiklik, özgürlük, emek ve demokrasi düşüncesinin yılmaz savunucularını bu vesileyle saygı ve sevgiyle anıyorum. Bundan sonra da bu fikri sonsuza kadar yaşatacak olan tüm Cumhuriyet savunucularını da selamlıyorum. ‘Keşke Kurtuluş Savaşı’nı Yunanistan kazansaydı’ diyenlere, Cumhuriyeti ‘ticari bir kopuş’ olarak görenlere, kadın-erkek eşitliğini hedefleyenlere rağmen bir kez daha biz buradayız. yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi 100. yılında diyoruz.

DİĞER BİR AÇIKLAMAYLA İŞÇİLER VE EMEKLİLER EN AZ 2 YIL 4 AY SEYAHAT BEDELLERİYLE YAŞAMAK ZORUNDA KALACAK: Çarşamba günü Orta Vadeli Program açıklandı. Hükümet, vaat ettiği ancak yapamadığını yeni bir programla gelecek bahara kadar erteleme kararı aldı. Hükümet programında vatandaşların yeniden işsizlikle, güvencesiz çalışmayla, yoksullukla ve yüksek enflasyonla yaşaması gerekli görüldü. Açıklanan programda bu yılki enflasyon tahmini yüzde 65 olarak belirlendi. Daha bir ay önce Merkez Bankası’nın varsayımı yüzde 58’di. Yıl sonunda enflasyon yüzde 70’lere çıkarsa şükredeceğiz. Bu demek oluyor ki 45 ay çift haneli enflasyonla yaşamak yetmez, en az 28 ay yani 2 yıl 4 ay çift haneli enflasyonla yaşayacağız. Başka bir deyişle; Çalışanlar, kamu çalışanları ve emekliler en az 2 yıl 4 ay yoksulluk ve sefalet içinde yaşamak zorunda kalacak. Tabii program devam ederse. Bu nedenle bu program orta vadelidir. ekonomiBir programdan çok, işçilere uzun vadeli sefalet dayatacak bir programdır.

GÜVENCE KAVRAMI İLE ESNAF KAVRAMI BİRBİRLERİNE ZAYIFTIR: Programın 22. sayfasında yer alan bir açıklamaya dikkatinizi çekmek isterim. ‘İş kanununda sosyal taraflarla diyalog halinde yapılacak değişiklikler ve bu doğrultuda yürütülecek ikincil mevzuat çalışmaları ile işgücü piyasalarında garantili esneklik sağlanacaktır.’ Bu açıklama açıkça işçilerin istihdam hakkını hedef alacağımız anlamına geliyor. Güvence kavramı ile esneklik kavramı birbiriyle çelişen kavramlardır. Güvenliğin olduğu yerde esnek çalışmadan, esneklik kavramının olduğu yerde iş güvenliğinden bahsedilemez.

VATANDAŞLARIMIZA ‘KAMU EMEKLİLİK HAKKINIZI PAZARLAYACAĞIZ’ DİYORLAR: Programın 31. sayfasındaki 28. yazıda yer alan açıklama şu şekilde; ‘Sosyal güvenlik sisteminin fiili ve hukuki kapsamının artırılması doğrultusunda, başta kadınların, gençlerin ve engellilerin çalışma hayatına kalıcı katılımını sağlayacak esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak, sosyal güvenlik mevzuat ve uygulamaları daha da yaygınlaştırılacak’ değişen işgücü piyasası koşullarına ve yeni nesil esnek çalışma koşullarına uyumlu. Yani hükümet sadece çalışma hayatını değil, sosyal güvenlik sistemini de esnek ve güvensiz bir yapıya dönüştüreceğini belirtiyor. Yani emeklilere, emekli olmayı bekleyen vatandaşlara ‘Kamu emeklilik hakkınızı pazarlayacağız’ diyorlar.

İŞÇİNİN EMEKLİLİK HAKKINI ELİNİZDEN ALIN, PİYASAYA VERİN: Güç; Ne yazık ki Ali Cengiz oyunuyla kıdem tazminatını gasp etme hazırlığına başladı. Orta Vadeli Program mevcut haliyle; Emeğe, onun kazanılmış haklarına ve mevcut kamu emeklilik sistemine karşı açık bir saldırı programıdır. ‘Türkiye Yüzyılı’ diye övdüğünüz dönemde işçi ve emekçilere uygun göreceğiniz program bu mudur? İşçinin iş güvencesini elinden alın, arkasından iş çevirerek kıdem hakkını gasp etmeyi planlayın, üstüne üstlük bir kamu hakkı olan emeklilik hakkını işçinin ve emekçinin elinden alıp piyasaya verin. .

IMF’SİZ IMF PROGRAMINDAN HEMEN VAZGEÇİN: Mehmet Şimşek’in dün ücret artışlarıyla ilgili söyledikleri de var. Ne diyor: ‘Ücret artışlarında artık enflasyon da dikkate alınacak’. Sayın Şimşek, hedef enflasyon diyorsunuz ama kamu çalışanlarına gereken zam hedef enflasyonun altında. Bu nasıl çalışacak? 2024 için yüzde 33 enflasyon hedefi koyuyorsunuz ama yüzde 26,5 zam veriyorsunuz. Ayrıca kimseyi kandırmayın, enflasyon hedefli ücret artışları uygulamak IMF’nin açık politikasıdır. Hükümeti uyarıyoruz, işçi haklarını hedef alan bir IMF olmadan IMF programından derhal vazgeçin. Çalışanlarınızın iş güvencesinden, kıdem tazminatından, emeklilik haklarından mahrum kalmayı aklınızdan bile geçirmeyin.

TÜM BİRİKİMLERİMİZ AKP’NİN ELİNDE HİÇBİR ŞEYE SATILDI: Genç Cumhuriyetimizin 100 yıl önce bunca yoksulluk ve yoksulluğun ortasında yarattığı birikimlerimizin tamamı AKP tarafından bedavaya satıldı. Her biri Cumhuriyet için bir kazanım ve bedel olan kamu işletmeleri, hisseleri ve taşınmazları, özelleştirme adı altında elden çıkarıldı. Özelleştirmeler sadece kamu varlıklarımızı yok etmedi. Aynı zamanda burada emek veren, alın teri döken çalışanlarımızın ve işçilerimizin emeği de boşa gitti. Sümerbank, MONOPOL, TÜPRAŞ, SEKA, Ereğli, İsdemir, Kardemir, Eti Maden İşletmeleri, Petkim, Telekom, çimento fabrikaları, Petrol Ofisi, gübre fabrikaları, şeker fabrikaları ve daha birçokları; Sadece 65 milyar dolara yabancılara verildi.

ÇALIŞANLARIMIZ N Taşeron Kölelik Olarak Kabul Edilmek AKP İktidarının Sorumluluğu ve Utancıdır: Özelleştirilen ulusal ve yerel kuruluşlarımızda çalışan işçilerimiz iş güvencesinden ve güvence altına alınan istihdam haklarından mahrum bırakılmıştır. Özelleştirmeler sonucunda onbinlerce, belki de yüzbinlerce işçimiz ya işsiz kaldı ya da sigortasız, taşeron personel olarak çalışmaya zorlandı. Türkiye’de şu anda 150 bine yakın taşeron işçi var. Taşeronluk sisteminin kendisi modern köleliktir. Bu köleliği Cumhuriyet tarihimizde ilk kez çalışma hayatımıza sokan da AKP iktidarının kendisi oldu. Cumhuriyetimizin 100. yılında, işçilerimizin hâlâ düşük fiyatlarla taşeron köleliğe mahkûm edilmesi, sendikalaşma ve örgütlenme hakkından mahrum bırakılması, ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarının sorumsuzluğu ve utancıdır. .

22 YILLIK AKP YÖNETİMİNDE 31 BİN 458 ÇALIŞANIMIZI İŞ CİNAYETLERİNDEN KAYBETTİK: Bir rakamdan bahsedeceğim. 31 bin 458… Bu rakam neyi ifade ediyor biliyor musunuz? 22 yıllık AKP iktidarında iş cinayetlerinde kaybettiğimiz çalışan sayısı. Bu sayı Türkiye’deki birçok ilçenin nüfusundan bile fazladır. Kiminle, nerede savaşıyoruz ve bu kadar çok vatandaşımızı kaybediyoruz? Hangi savaşta bu kadar çok vatandaşı kaybedebiliriz? İşyerlerindeki işçi ve emekçilerimize karşı 22 yıldır siyasi iktidarın desteklediği bir savaş yürütülüyor. Bu savaşın başında iktidardakiler var. SGK’nın son verilerine göre Türkiye’de bir yılda iş kazası sayısı 511 bin. Bu ülkede neredeyse her gün 1400 iş kazası yaşanıyor. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümet tarafından 2013 yılında çıkarıldı. Bu kanun, bırakın personelin sağlık ve güvenliğini sağlamak bir yana, AKP tarafından kurumsal bir mantıkla işletiliyordu. Sonuç olarak AKP iktidarının sömürü sistemi altında onbinlerce işçimiz hayatını kaybetti.

TÜRKİYE’DE 100 İŞÇİDEN 80’İNİN İŞ GÜVENCESİ YOK: Cumhuriyet; Geçimini emeğiyle kazananların daha güvenli çalışabilmeleri için sendikalaşma hakkı tanıdı. Çalışanlara emeğin son kalesi olan kıdem tazminatı hakkını sağladı. Yine Cumhuriyetin ikinci yarısında işçilere grev hakkı tanındı. 1980 askeri darbesi sendika ve grev hakkı başta olmak üzere personel ve işçilerin kazanılmış haklarını elinden aldı. En büyük baskın dalgası AKP iktidarı tarafından gerçekleştirildi. AKP’nin iktidarda olduğu 22 yıl boyunca defalarca kıdem tazminatı hakkını gasp etme girişimleri yaşandı. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde 20 grevi yasaklayarak önceki dönemin rekorunu kırdı. Sendikasızlaşmayı, işçileri garantisiz çalıştırmayı, grev hakkını etkisiz hale getirmeyi ve fiyatları bastırmayı kendine görev olarak görüyordu. Bugün Türkiye’de her 100 işçiden 80’inin iş garantisi yok. Her zaman darbe zihniyetiyle mücadele ettiğini söyleyen bu iktidar, işçi ve emekçiler söz konusu olduğunda darbe zihniyetinin çok ötesinde eylemlere girişmiştir.

METAL İŞÇİLERİNİN VE SENDİKALARIN TOPLU SÖZLEŞMELERDEKİ HAKLI TALEPLERİNİN ARKASINDA OLACAĞIZ: Önümüzdeki günlerde metal sektöründe yüz binden fazla işçiyi ilgilendiren MESS küme toplu sözleşme görüşmeleri başlayacak. Sendikalar, toplu sözleşme taleplerini içeren taslaklarını geçtiğimiz hafta kamuoyuyla paylaşmıştı. Buradan hükümeti uyarıyorum, müzakerelerde olası bir anlaşmazlık durumunda işçilerin grevlerini ertelemeyi aklından bile geçirmeyin. Çünkü bu konudaki siciliniz oldukça iyi. Önümüzdeki günlerde başlayacak bu süreci yakın zamanda takip edeceğiz. MESS küme toplu sözleşmelerinde metal işçileri ve sendikaların haklı taleplerinin arkasında durmaya ve onlarla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz.

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA 10 MİLYONA YAKIN İŞSİZ İLE GİRİYORUZ: Aylık geliri 4 bin 471 TL’nin altında olan 6 milyon 828 bin 533 kişi ve 10 milyona yakın gerçek işsizle Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına giriyoruz. 34,6 milyon vatandaşımızın iki günde bir sofrasına et koyamadığı, 44 milyon vatandaşımızın borç altında ezildiği, 17 milyon 49 bin vatandaşımızın et yiyemediği bir Türkiye gerçeğiyle Cumhuriyetimizin 100. yılına giriyoruz. evlerinin ısınma ihtiyacını karşılıyor. Aynı zamanda Cumhuriyetimizin 100. yılını, ülkenin dört bir yanında personel ve işçilerin insan onuruna yakışan bir bedel ve garantili çalışma hakkı için direndiği bir ortamda kutlamaya hazırlanıyoruz.

İŞÇİLERİMİZİN, EMEKÇİLERİMİZİN HAK MÜCADELESİNDE YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Eskişehir’deki madende haklarını almak için açlık grevine başlamak zorunda kalan personel, tazminatsız işten çıkarılan Agrobay Sera çalışanları, Trendyol depolarından ihraç edilen çalışanlar, 9 Ağustos’tan bu yana direnen Tunceli FEDAŞ işçileri, Temel ücret hakları nedeniyle gözaltına alınan ve dövülen özel işçiler. Öğretmenlerin, Sputnik’teki işten atılan basın emekçilerinin ve ülkenin her köşesindeki işçilerimizin haklarını arama çabaları devam ediyor. Şahsen geçen hafta partimiz adına özel öğretmenlerimizi ziyaret ederek onların sorunlarını ve taleplerini dinledim. Ayrıca 9 Ağustos’tan bu yana direnen FEDAŞ işçileri ve küçülme bahanesiyle işten atılan 56 Trendyol depo işçisini de ziyaret ederek, haklarını arama mücadelelerinde destek olmaya ve seslerine ses vermeye çalıştım. . Bundan sonra da işçi ve emekçilerimizin haklarını arama mücadelesinde yanında olmaya devam edeceğiz.

ALT YÜKLENİCİ Sömürüsü DERHAL DURDURULMALIDIR: Hem Cumhuriyetimizin hem de partimizin 100. yılını kutlamaya hazırlandığı bu günlerde, insani çalışma koşullarının sağlandığı, emek sömürüsünün olmadığı, garantili bir çalışma hayatı için önerilerimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. ‘Taşeron sömürüsüne derhal son verilmeli ve tüm taşeron işçilere hak ettikleri çalışma hakları tanınmalıdır. Orta Vadeli Program’da da bahsettiniz; Esnek çalışma koşullarının tamamına son verilmeli, çalışma hayatı güvensizlikten tamamen arındırılmalıdır. Sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Grev yasakları derhal kaldırılmalıdır. Personelimizi göz açıp kapayıncaya kadar ölüme gönderen bu çalışma rejimine karşı; Çalışanlarımızın kişisel söz ve karar hakkına sahip olduğu yeni bir iş sağlığı ve güvenliği kanunu acilen yasalaşmalıdır.

TAZMİNAT HAKKI TÜM İŞÇİLERİN KOLAYLIKLA ERİŞEBİLECEĞİ BİR HAK OLMALIDIR: Personelimizi koruyan ve onlara tam güvence sağlayan yeni bir temel iş garantisi kanunu hayata geçirilmelidir. İşsizlik sigortası fonunun kötüye kullanımına son verilmeli ve fon, işsizlere daha iyi hizmet verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Kıdem tazminatından yararlanma kuralları yeniden gözden geçirilmeli, tazminat hakkına ilişkin süre sınırı kaldırılmalı, tazminat hakkı tüm çalışanlarımızın rahatlıkla erişebileceği bir hak haline getirilmelidir. “Çalışanlarımızın üzerindeki vergi yükü hafifletilmeli, bu bağlamda vergi dilimleri ücretli çalışanlarımız lehine ayarlanmalıdır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu